AİHM, daha önce de işkencelerle gündeme gelen Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde bulunan hükümlü Ebedin Abi’ye hastalığı döneminde diyet yemek verilmemesinden dolayı ‘işkence ve kötü’ muamele yapıldığına hükmetti.
Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde sağlık problemlerine uygun yemek verilmediği için sağlığı bozulan hükümlü Ebedin Abi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvurusu bugün sonuçlandı. AİHM, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki “işkence ve kötü muamele yasağının” düzenlendiği 3 maddesini ihlal ettiğine karar verdi. Türkiye, Abi’ye 5 bin Euro manevi tazminat ile 1150 Euro mahkeme masrafı ödeyecek.
“Yağsız, tuzsuz ve baharatsız yemek veriliyor ya…”
Bianet’ten Ayça Söylemez’in haberine göre, 48 yaşındaki Ebedin Abi halen Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde hükümlü bulunuyor. Tip 2 Diyabet teşhisi konulmuş olan Abi’de ayrıca koroner kalp hastalığı da var.
Nisan 2008 ile Mart 2009 arasında tutulduğu Erzurum Cezaevi yönetimine sağlık raporlarını ileten Abi, doktorların reçete ettiği biçimde hazırlanan, beyaz et ve sebze ağırlıklı, içerisinde kırmızı et ve doymuş yağ barındırmayan diyetine uygun yemek verilmesini talep etti. Cezaevi idaresi talebini reddedince yerel mahkemeye başvuru yaptı. Ocak 2009’da bu başvurusu da Ağır Ceza Mahkemesince reddedildi. Mahkemenin ret gerekçesinde, “her mahpusa günde birden fazla çeşitli öğün verilemeyeceği ve Abi’ye yağsız, tuzsuz ve baharatsız yemeğin halihazırda verilmesi” yer aldı.
Örneğin, 24 Şubat 2009 ile 3 Mart 2009 arasındaki haftalık menüde, yemekler kırmızı et, kızartma ve karbonhidrat ağırlıklıydı. Beyaz et haftada bir verilirken taze sebze de menüde çok az yer tutuyordu.
Mahkeme başvurularının reddedilmesi üzerine Ebedin Abi, 28 Aralık 2009’da AİHM’e başvurdu. Başvurusunda, hapishane diyetinin, doktorların reçete ettiği beslenme düzenine uygun olmadığını, bu sebeple sağlığının bozulduğunu belirtti, yaşam hakkının ihlal edildiğini öne sürdü. AİHM ise başvuruyu, AİHS’in “işkence ve kötü muamele yasağının” düzenlendiği 3 maddeden görüşülmesine hükmetti.
AİHM kararını bugün açıkladı ve Türkiye’nin “işkence ve kötü muamele yasağını” ihlal ettiğine karar verdi.
Kararda, yetkililerin Abi’nin sağlığının korunması için gerekli tüm önlemleri almasına dair yükümlülüğü hatırlatıldı:
“Cezaevi idaresi, sağlık problemleri olan ve buna dair raporları bulunan mahpusa özel diyete uygun yemekleri sağlamada yetersiz kaldı. Türkiye kanunları uyarınca da, sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptir.”
AİHM Abi’nin talebinin ekonomik nedenlerle de reddedilemeyeceğini çünkü sağlık problemi olan tutukluların ihtiyaçları için buna dair bir bütçe kalemi olduğunu ifade etti.
Hükümet “Parasını verip dışarıdan alsın” demişti
AİHM’de görülen davaya savunmasını yollayan Türkiye hükümeti, Abi’nin ihtiyacı olan yiyeceği parasını ödeyerek dışarıdan getirtebileceğini ya da hapishane kantininden yine bedelini ödeyerek alabileceğini ileri sürmüştü.
Bu savunmayla ilgili de görüşünü bildiren AİHM, sağlık sorunlarının Abi’ye ek bir ekonomik yük getirmemesi gerektiğini ifade etti.
AİHM, devletin yükümlülüğünün, hapishane sistemini, lojistik ve finansal zorluklara göre değil, tutukluların insanlık onuruna uygun şekilde dizayn etmesi olduğunun altını çizdi.
AİHM: Uygun yemek yiyemediği için fazladan ilaç kullandı
Kararda ayrıca, diyetine uygun yemekleri yiyemeyen Abi’nin bunun sonucunda daha fazla ilaç kullanmak zorunda kaldığı, sağlığının bu diyete uymasına bağlı olduğu ifade edildi.
“Hapsedilen kişiler her ihtiyaçları olduğu anda istedikleri hastanede tedavi olamayacağından, hapishane idaresi, diyetlerle ilgili bir uzmana, Abi’nin sağlık sorunlarıyla ilgili ihtiyaçları ve hapishanedeki yemeklere dair inceleme yaptırmalıydı. Ancak yetkililer, Abi’ye sunulan yemeklerin ona uygun olup olmadığına ya da bu yemeklerin onun sağlığını nasıl etkilediğine dair bir araştırma yapmadı.”
Kararda, Abi’nin göğüs ağrısı şikayetiyle 24 Kasım 2008’de Erzurum Devlet Hastanesine kaldırıldığı bilgisi de yer aldı.
AİHM, yetkililerin, Abi’nin sağlığının ve iyilik halinin korunmasına dair gerekli önlemleri almadığı, bunun sonucunda da tutukluluk halinin insanlık onuruna yakışır olmadığı sonucuna vardı.