Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı-Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’deki insan hakları ihlallerin toplumu tamamen parçaladığını söyledi. ‘Herkes kendi ölüsüne, tutuklusuna sahip çıkıyor. Bebekler, insanlar ölüyor. İnsana yakışmayan davranışlar sergileniyor” diyen Fincancı, toplumdaki kamplaşmanın Türkiye’yi Suriye ve Irak olmaya götürdüğüne dikkat çekti. Gazeteci Erkam Tufan Aytav’ın 30 Dakika programına konuk olan Prof. Dr. Fincancı, insan hakları ihlallerinin artmasının sebeplerini açıkladı.

İŞKENCEYE DAVA YOK, KOLLUK KORUMA ALTINDA

Fincancı, yargının tümüyle insan hakları ihlallerini korur hale geldiğini, insan hakları alanında çok ciddi gerileme yaşandığını söyledi. Fincancı, “Önceki yıllara nazaran çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız” dedi. 12 Eylül ile günümüze dair kıyaslamalar yapan Fincancı, “Askeri mahkemelerde bile işkence iddialarının ciddiye alınıp soruşturulduğu bir dönemdi. 15 Temmuz sonrası da işkenceler gündeme geldi. Gözaltı sürelerinin 30 güne çıkarıldı, avukat görüş yasağı getirildi. Tümüyle iletişimsizlik söz konusuydu. Bu süreçle ilgili etkili soruşturmaların yapılabildiğini söylemek zor. Bu dönemde ölümle ilgili bir başvuru yapılmıştı. Maruz kalınan işkencelerin kişinin sağlığına etkilediği belgelenmişti ama takipsizlik verildi.” diye konuştu.

Fincancı, Türkiye’de işkencenin soruşturulmadığını aksine, polis ve kolluğun korunduğuna dikkat çeken Fincancı, “İşkence iddiasıyla açılan dava sayısının sadece 42 olmasına karşın, kolluk güçlerine direnildiği gerekçesiyle iddialara dair 26 bin 195 dava açılmış”  örneğini vererek, mağdurlar değil, belki de olayın mesulü olanları korumaya yönelik yargılama süreçleri işletildiğini kaydetti.

BEBEKLER ÖLÜYOR; AMA BAZILARI İNSANA YAKIŞMAYACAK DAVRANIŞLAR SERGİLİYOR

Prof.Dr. Şebnem Korur Fincancı şu değerlendirmelerde bulundu:“Hak ihlalleri oluyor buna ses çıkmıyor. Ya da tümüyle kamplaşmalar var.  İnsanlar gruplaşmalar halinde. Türkiye halkları ortak değerler üzerine inşa edilmiş bir ülkede yaşamalı, toplum olabilmek için. Ama bizim ortak değerlerimiz yok.  Herkesin değeri kendine, herkesin tutuklusu, gözaltısı kendine. Herkesin ölüsü kendisine. Orda bir bebek ölüyor. Bir grup insan çıkarıyor. Burada bir bebek ölüyor, başka bir grup insan ses çıkarıyor. Bu arada ses çıkaranlara diğer grup saldırıyor.  Ağza alınmayacak sözlerle dile getiriyorlar. Ölüm üzerinden böyle yakışıksız, insana yakışmayan davranışlar sergiliyorlar. Bunların bedeli çok ağır Türkiye için, Türkiye biran önce; Türkiye’de yaşayan halklar oturup düşünmeli, biz nasıl yaşamak istiyoruz; nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz. Böyle ortak bir idealimiz var mı diye. Yoksa Suriye gibi, Irak gibi olmak içten bile değil bu ülkede.”