Yargıtay 8’inci Ceza Dairesi, 11 yıl süren bir davada, yakalanan PKK üyesine işkence yaptıkları iddiasıyla yargılanan polislere, işkence iddialarıyla uyumlu resmi raporlara rağmen verilen beraat kararını onadı.
Beraat kararına karşı çıkan Yargıtay üyesi ise şu şerhi düştü: “Devletin ve milletin bütünlüğüne kasteden her fiilin önlenmesi ve kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması ve karşılığını bulması devletin meşru hakkıdır. Ancak bir kişi devlet güçlerince yakalandıktan sonra artık devletin koruması ve şefkati altındadır. Uluslararası sözleşmelere uygun hareket edilmemesi nedeniyle ülkemiz tazminat ödemek zorunda kalmakta ve itibarı zarar görmektedir.”
Raporlara rağmen beraat
Siirt’te PKK üyesi olduğu iddiasıyla 31 Ekim 2007’de gözaltına alınan kişi, tutuklandıktan sonra Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bir dilekçe vererek emniyette işkence gördüğünü ileri sürdü.
Tutuklu, dilekçesinde ‘gözaltı süresinde yumurtalıklarının sıkılarak, penisinin ucuna ip bağlanarak çekildiğini ve diğer yöntemler uygulanarak işkenceye maruz kaldığını’ belirtti. Dosyadaki belgelere göre gözaltı tarihi 31 Ekim 2007’de Siirt Devlet Hastanesi’nce düzenlenen raporda darp ya da cebir izi bulunmuyordu.
Gözaltı çıkış tarihi 2 Kasım 2007’de cezaevine giriş ve adli muayene raporunda ise tutuklunun testislerinde şişlik ve kızarıklık olduğu belirtiliyordu.
Şikâyet dilekçesi ve raporlar üzerine Siirt başsavcılığınca sanığın sorgusuna katılan polisler hakkında iki yıl sonra işkence suçundan Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Beş yıl süren davada Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurumu’ndan da rapor alındı. Raporda, kişide tanımlanan travma sonucu oluşabilecek her iki testisteki şişlik, kızarıklık, septum deviasyonu ve psikiyatrik bulguların işkence iddiaları ile uyumlu olduğu belirtildi.
Bu raporlara rağmen mahkeme, 2017 yılında verdiği kararla sanık polislerin beraatine karar verdi.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 8’inci Ceza Dairesi’ne geldi. Daire, 19 Nisan 2018 tarihli kararında beraat kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek beraat kararını onadı.
‘PKK’ya en ağır karşılık verilmeli’
Karar oy çokluğuyla alınırken, sanıklara işkence suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirten bir üye çarpıcı bir karşı oy yazısı kaleme aldı.
Karşı oyda, gözaltından çıktıktan sonra verilen rapor ve Adli Tıp Kurumu raporunun işkenceyi ispatladığını savunan üye “Bulguların gözaltı süresi içinde meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir” dedi.
Karşı oy yazısında PKK’nın amaçları ve işlediği suçlara geniş bir yer ayıran üye, şöyle devam etti: “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü faaliyet ve eylem karşısında ülke içinde ve dışında her türlü önlemi almaya, failleri ve ortaklarını en ağır şekilde cezalandırmaya hak ve yetkisi vardır.Türk Devletinin ve Türk Milletinin varlığına kasteden her türlü hareket en ağır şekilde karşılığını bulmalıdır.Somut olayda, PKK silahlı terör örgütü üyesi olan katılanın (şikayetçi) yakalandıktan sonra gözaltında kaldığı süre içinde Adli Raporlarda belirtildiği şekilde her iki testisde şişlik ve skrotumda kızarıklık, septum deviasyonunun saptandığı, gözaltına alınmadan önce bu bulguların olmadığı raporlarla sabit olduğu anlaşılmaktadır. Katılanın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hakimiyetindeki topraklardan bir kısmını silahlı mücadele ile ayırıp ayrı bir devlet kurmak amacı taşıyan PKK silahlı terör örgütü üyesi olduğu tartışmasız bir husustur.Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin varlığına, bütünlüğüne kasteden her fiilin önlenmesi ve kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması ve karşılığını bulması devletin meşru hakkıdır.
Devletin koruması ve şefkati…
Ancak, bir kişi devlet güçlerince yakalandıktan sonra gerek tarafı olduğumuz sözleşmeler ve gerekse iç mevzuat hükümlerine uygun hareket edilmelidir. Kişi artık devletin koruması ve şefkati altındadır. Tarafı olduğumuz sözleşmelere uygun hareket edilmemesi nedeniyle ülkemiz çok sayıda dava ile karşılaşmakta ve tazminat ödemek zorunda kalmakta aynı zamanda ülkemizin itibarı da zarar görmektedir.Bu durumda mahkemece yapılacak olan, adli raporlarda sözü edilen bulguların hangi failler tarafından meydana getirildiğinin belirlenmesi ve bu bulguların tek başına işkence suçunu veya rapor kapsamına göre kasten yaralama suçunu oluşturacağı hususunda değerlendirme yapılarak bir hüküm kurulmalıdır. Bu itibarla, yerel mahkeme kararının onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.”