İnsan Hakları Hukuku doktoru Metin Can Yılmaz, tutuklu bulunduğu cezaevinden çok sayıda işkence olayını ortaya çıkartıp suç duyurusunda bulundu. Bu nedenle ‘tehlikeli tutuklu’ statüsüyle yüksek güvenlikli bir cezaevine gönderildi ve tek kişilik hücreye kondu.
turkishminute.com’dan Cevheri Güven’in haberine göre Metin Can Yılmaz, Gülen Hareketi’ne yönelik soruşturmalar kapsamında dört yıldır tutuklu. Yılmaz, bu sürenin büyük bölümünü Kırıkkale Keskin Cezaevinde geçirdi. Cezaevinde kalan diğer tutukluların dosyalarını ve kendisiyle birlikte yargılanan kişilerin dosyalarını inceledi ve tespit ettiği işkencelerle ilgili suç duyurusunda bulundu. Bu süre zarfında yaptığı işkence başvurusu sayısını 30 Eylül 2020 tarihli son duruşmada 41 adet olarak açıkladı.
Yılmaz, Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinin yaptığı işkence başvurularıyla ilgili görevini yerine getirmediğini ve hiçbir işlem yapmadığını öne sürdü. Mahkemenin tarafsızlığını kaybettiği gerekçesiyle 24/12/2020 tarihli celsede reddi hakim talebinde bulundu. Yılmaz, reddi hakim talebinde bulunmasının ardından aynı mahkeme tarafından ‘tehlikeli tutuklu’ kategorisine alındı ve Ankara Sincan Yüksek Güvenlikli Cezaevine nakledilerek tecrit hücresine konuldu.
HAKLARI ELİNDEN ALINIYOR
Türkiye’de tehlikeli tutuklu olarak sınıflandırılanlar, diğer siyasi ve adli suçlulara göre pek çok haktan mahrum bırakılıyor. İzolasyon altında tutulma, diğer tutuklu ve hükümlülerle görüştürülmeme, tek başına ve günde bir saat havalandırmaya çıkabilme, televizyon, radyo gibi imkanlardan mahrum bırakılma, kitap kısıtlılığı ve üç gardiyan eşliğinde aile ile görüşebilme gibi kısıtlamalar bunlardan bazıları.
Metin Can Yılmaz, Türkiye’de oldukça ünlü bir isim olan Enver Altaylı’nın damadı. Altaylı eski bir Milli İstihbarat Teşkilatı görevlisi ve eski Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Turgut Özal’la yakın çalışmış bir isim.
Öyle ki Altaylı’nın yurt dışı ziyaretleri için Cumhurbaşkanlığı kararıyla özel uçak tahsis edilmişti. Ancak Altaylı, tartışmalı 15 Temmuz Darbe girişiminden bir yıl sonra 27 Ağustos 2017’de Gülen Hareketi’yle ilişkileri olduğu iddiasıyla tutuklandı. Damadı Metin Can Yılmaz hakkında da yakalama kararı çıkartılınca, Yılmaz ertesi gün Ankara Emniyet Müdürlüğüne giderek teslim oldu. İki isim söz konusu tarihten beri tutuklu.
Yılmaz ve Altaylı, gözaltında işkence gördükleri ve cezaevinde işkence şartlarında tutulduklarına ilişkin çok sayıda başvuru yaptılar. Ancak bu başvurular işleme konulmadı.
CEZAEVİNDEN İŞKENCEYLE MÜCADELE
İnsan Hakları Hukuku alanında doktora sahibi Yılmaz, kendi dosyasında yargılanan isimler ve cezaevinde beraber kaldığı isimlere yönelik işkence olaylarını araştırmaya başladı.
Yılmaz, Gülen Hareketi kapsamında tutuklananlara sistematik işkence yapıldığı ve mahkemelerin bu kişilerin işkence başvurularını görmezden geldiklerini belirterek 41 kez suç duyurusunda bulundu.
Yılmaz’ın Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesinde 30 Eylül 2020 tarihli duruşmada anlattığı işkence dosyalarından biri tutuklu Ertuğrul Akkaya’ya yapılan işkenceler.
Yılmaz duruşmada; Ertuğrul Akkaya’nın Ankara Emniyet Müdürlüğünde saatlerce ayakta ters kelepçeli bekletildiğini, ardından üç polis tarafından kamerasız bir odaya götürüldüğünü, önce dövüldüğünü, ardından tamamen çıplak halde soyulduktan sonra, Abdülkadir Türkyıldız isimli ve 153482 sicil numaralı polisin yanındaki genç polislerden birine polis copunu sabunlattığını, ardından makatına dayadığını, kafasına üç kez poşet geçirilerek boğulmaya çalıştığını anlattı. Yılmaz, Ertuğrul Akkaya’nın ifadesine dayanarak işkenceci polislerden birinin isminin Abdülkadir Türkyıldız olduğunu belirtti ve sicil numarasını (153482) da verdi.
Yılmaz, Ertuğrul Akkaya’nın yaşadığı işkenceyi Sebahattin Sarıdoğan isimli hakime mahkeme huzurunda anlattığını ancak hiçbir işlem yapılmadığını söyledikten sonra, hakim hakkında işkenceyi gizleme ve ayrımcılıktan suç duyurusunda bulundu.
AYRIMCILIK VE İŞKENCEDEN SUÇ DUYURUSU
Yılmaz, yaptığı suç duyurusunda konunun sadece işkence olmadığını Gülen Hareketi üyelerine karşı ayrımcılık suçu işlendiğini de belirtti:
“Hakim Sebahattin Sarıdoğan başkanlığında toplanan Ankara 16.Ağır Ceza Mahkemesi heyetleri işkenceye karşı sıfır tolerans yerine işkenceyi şikayet edene karşı sıfır tolerans politikasını gütmüşlerdir, bu suçu, bu politikayı işkence suç bildirimi yapan Fetö (Gülen Hareketi) sanıklarına karşı kasıtlı ve sistematik olarak işlediklerinden aynı zamanda defaatle ayrımcılık suçu işlenmiş bulunmaktadır, bu sebeple de Sebahattin Sarıdoğan ve onunla beraber görev yapan bütün hakimler hakkında ayrımcılık suçundan defaatle görevi kullanarak insanlara karşı kasıtlı ve sistematik ayrımcılık yaparak onları mağdur etmek suçundan ayrımcılık suçundan suç duyurusunda bulunuyorum.”
Cezaevinden işkence olaylarını açığa çıkarmaya çalışan Yılmaz’ın dikkat çektiği işkence mağdurlarından biri ise Şükrü Ersoy.
Gülen Hareketi’yle ilgili soruşturmalar kapsamında tutuklu bulunan Ersoy, Ankara Emniyeti’nde gözaltındayken MİT mensubu kişiler tarafından alınıp başka bir yere götürüldüğü, işkence yapıldığı, kafasına silah dayandığı, bu sebeple akli dengesini kaybetme noktasına geldiği ve aylarca anti-depresan kullanmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Yılmaz’ın cezaevinden toplayabildiği kadar delille yaptığı suç duyurularının hiçbiri hakkında işlem yapılmadığı belirtiliyor. Yılmaz halen Ankara Sincan Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tecrit altında tutuluyor.