Cumartesi Anneleri 21 Mart 1995’te gözaltına alınan ve 52 gün sonra kimsesizler mezarlığında cansız bedenine ulaşılan, Cumartesi Meydanı’nın sessiz çığlığının da fitili olan Hasan Ocak için bir araya geldi.

Gözaltında işkence ile kaybedilen Hasan Ocak için “adalet” talebiyle gerçekleştirilen oturumda konuşan Maside Ocak, “Hasan’ın paramparça edilmiş yüzünde öfke vardı” dedi.

Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın “Oğlum için, tüm kayıplarımız için adalet istiyorum!” diyerek başlattığı oturumların 678.haftasındayız. Gözaltında kayıplara karşı başlatılan oturumların 678. haftasında kayıp yakınları, 21 Mart 1995’te gözaltına alınan ve 52 gün sonra kimsesizler mezarlığında cansız bedenine ulaşılan, Cumartesi Meydanı’nın sessiz çığlığının da fitili olan Hasan Ocak için bir araya geldi. Galatasaray’da “Failleri belli, kayıplar nerede?” yazılı pankart açan kayıp yakınları, pankartın üzerine ise Hasan Ocak’ın bağlamasını, sevdiği türkülerin kasetlerini, öğrenci kimlik kartını, fotoğraflarını ve dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Hacaloğlu ile ilgili gazete küpürlerini de iliştirdi.

‘Bütün işkence izleri üzerindeydi’

Hasan Ocak’ı arama sürecinde Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına süreci takip eden Nimet Tanrıkulu söz aldı. Tanrıkulu, 21 Mart 1995’te gözaltına alınıp kendisinden bir daha haber alınamamasından itibaren 52 gün boyunca Ocak’ı kimsesizler mezarlığı, adli tıp vs. akla gelebilecek her yerde aradıklarını ifade etti. Tanrıkulu gittiği yerlerdeki tanıklıklarını şu şekilde anlattı:

“Adli tıpa gittik. Oradaki bütün cesetlerin fotoğraflarına tek tek bakıyorduk. Daha sonra morga gittik. O morga girmemiz bizim için çok özel bir zamandı. Kimsenin giremediği zamanlardı. Bir tanesinin Hasan olabileceğini düşünmek, olmaması için içinden haykırmak.. En son da kimsesizler mezarlığından çıkarıldığı anı hiç unutamıyorum. İki mezarın arasında çok dar bir yere, üstündeki bütün kıyafetleriyle birlikte konulmuş halde çıkardığımız gün.. Gözaltındaki bütün uygulamalar Hasan’ın üzerindeydi. Ellerindeki siyah mühürden tutun ayakkabısındaki bağcıklara kadar.. Bütün o işkence izleri üzerindeydi. O tanıklık bambaşka bir şeydi. “ Devletin insanları kaybetmesinin tanıklığının Hasan Ocak ile başladığına dikkat çeken Tanrıkulu, “Türkiye’de çok insan kaybedildi ama Hasan bunların arasında bu alanda oturmamıza, bu alanda kayıplar mücadelesi başlatmamıza, bir insanın kaybedilmesine ilişkin çok somut bir olaydı. Kaybedenlerin dünyanın her yerinde nasılsa burada da bir gün yargılanacağına ve sorumluların hesap vereceğine inanıyoruz. Bu alanda bulunmamızın sebebi de budur.” dedi.