2016-2020 yılları arasında gerçekleşen 29 zorla kaybetme olaylarına karşı duyarlılık oluşturmak amacıyla Solidarity With OTHERS ve International Observatory Human Rights (IOHR) tarafından kampanya başlatıldı.
BOLD – 15 Temmuz’un ardından yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekmek amacıyla kampanya başlatan Brüksel merkezli Solidarity With OTHERS ve İngiltere merkezli International Observatory Human Rights (IOHR) sivil toplum örgütleri, 2016-2020 yılları arasında gerçekleşen 29 zorla kaybetme olaylarına dikkat çekmek amacıyla mektup kampanyası başlattı.
Türkiye’de yaşanan 29 zorla kaybetme olayları hakkında 6 dilde rapor hazırlayan sivil toplum kuruluşları, 6 Eylül gününe kadar mektup kampanyası gerçekleştirecek. Hazırlanan raporda Türkiye’nin, 1990’larda Kürt sivillerin zorla kaybedilmesinin sorumluluğunu hiçbir zaman sağlamadığına dikkat çekildi.
Son 4 yılda gerçekleşen benzer uygulama AKP hükümetinin hedef aldığı toplumun başka bir kesimine geri dönmüş gibi göründüğüne vurgu yapıldı.
“ZORLA KAYBETMELER TÜRKİYE’NİN AÇIK SIRRI”
Raporun sonuç kısmında “1990’larda ortadan kaybolan kurbanların büyük ölçüde ortadan kaldırıldığına inanılırken, Gülen bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin zorla kaybedilmeleri Türk mahkemeleri tarafından denetlenen Gülen’le ilgili bazı davaların sonuçlandırılmasına yardımcı olmak için kendi kendini suçlayıcı ifadeler çıkarmayı amaçlayan farklı bir strateji izliyor gibi görünüyor. Uygulama sadece mağdurların veya aile üyelerinin değil, aynı zamanda olası diğerlerinin de hayatlarını etkiliyor, bu zorla itiraflarla suçlanıyor. Örneğin Ümit Horzum, bilmediği 100’den fazla kişinin ismini içeren bir beyanı imzalamak zorunda kaldığını söyledi.
Bu kişiler şimdi Horzum’un ifadesine göre hapse atılmış olabilir. Zorla alınan itirafların bir kısmı, bazı kamuoyu tartışmalarında Gülen’in önderliğindeki komplo iddialarına ilişkin hükümet söylemlerini ilerletmeyi hedefliyor gibi görünmektedir. Hükümetin yüksek rütbeli üyelerinin iddialarından sürekli kaçınma göz önünde bulundurulduğunda, polis ve savcıların sistematik ihmali Hatta şikayetleri ciddiye alıyor gibi görünmektedir ve Mustafa Yeneroğlu’nun yakın zamanda yaptığı açıklamada, istihbarat nedeniyle zorla kaybetmelerin Türkiye’nin açık sırrı olduğunu, merkezi ve yerel yönetim kademelerinde görevli yetkililer tarafından bilindiği, ancak henüz kimse tarafından kabul edilmediğini iddia etmek için bir neden var.” denildi.
Sosyal medya hesaplarından da mektup kampanyasına işkin paylaşımda bulunan sivil toplum kuruluşları, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e gönderilen bir mektubu paylaşarak yaşanan hukuksuzluklara ve insan hakları ihlallerine dikkat çekildi.
“Sayın Abdülhamit GÜL
Adalet BAKANI
Türkiye Cumhuriyeti, İnsan hakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları olarak, 2016-2020 yıları arasında Türkiye’de gerçekleşen 29zorla kaybetme olayının acil ve etkili bir şekilde soruşturulmasını sağlamanızı ve zorla kaybetme suçunun engellenmesi için gerekli tedbirleri almanızı talep etmek amacıyla size yazıyoruz.
Amacımız, zorla kaybetme olaylarına dikkatinizi çekmek, kaçırıldıkları ve işkence gördükleri söylenen ve halen kendilerinden haber alınamayan kişilerin bulunması ve insanlığa karşı suç olarak kabul edilen bu suçun faillerinin tespit edilerek cezalandırılması kapsamında harekete geçmenizi istemektir. Türkiye ilk olarak 1990’lı yıllarda zorla kaybetme vakıalarıyla karşılaştı ve maalesef son yıllarda zorla kaçırılma olayları tekrar yaşanmaya başlandı. Zorla kaybetme olayları konusunda Human Rights Watch tarafından 2017 yılında, ‘Türkiye’de polis işkencesi ve insan kaçırma’ başlığı altında paylaşılan raporda, “devlet görevlilerinin kaçırılma konusunda seslerini çıkartmadığı, elde edilen delillerin ise dehşet verici olduğu” belirtilmişti.
Halen Yusuf Bilge Tunç, Sunay Elmas ve Ayhan Oran isimli kişilerin zorla kaybedilmiş olmalarına rağmen bulunamadıkları aileleri tarafından söylenmektedir. Ayten Öztürk, Gökhan Türkmen, Erkan Irmak ve Mesut Geçer isimli kişilerin ise tutuklu yargılandıkları mahkemeye kaçırılma olayları ve maruz kaldıkları işkencelere dair bilgi verdikleri, ayrıca zorla kaybetme olayını gerçekleştiren devlet görevlilerinin halen cezaevinde yanlarına gelerek kendilerini ve ailelerini tehdit ettiklerini anlattıklarına dair bilgiler HRW’nin raporunda belirtildi.
Sizden acil talebimiz; Kaçırıldığı iddia edilen ve halen kendilerinden haber alınamayan Yusuf Bilge Tunç, Sunay Elmas ve Ayhan Oran’ın bir an önce bulunmaları için acil ve etkin soruşturma yapılmasının sağlanması, zorla kaybetme olayları ile ilgili detaylı bilgi veren Gökhan Türkmen, Erkan Irmak ve Mesut Geçer isimli şahısları kaçıran, kaçırılmasına onay veren, işkence yapan, işlenen suçu yetkili makamlara bildirmeyen tüm sorumlular hakkında etkin bir soruşturma başlatılıp gerekli cezayı almalarının sağlanması için harekete geçilmesidir. Kaçırma, yasadışı tutuklama, gözaltı, alıkoyma, hukukun korumasının dışında tutma, işkence, yargısız infaz ve hatta bedenler saklama gibi pek çok hukuka aykırı eylem bünyesinde barındıran bir suç olmasından ötürü zorla kaybetme suçu, çok ağır bir insan hakkı ihlalidir.
Bu açıdan sorumluların tespiti ve bu insanlık suçunun tekrar işlenmesinin engellenmesi amacıyla ayrıca, TBMM bünyesinde ‘Araştırma Komisyonu’ kurularak detaylı inceleme yapılmasını sağlamanızı, BM Tüm İnsanların Zorla Kaybedilmekten Korunması Uluslararası Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından imzalanması ve sözleşmede yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinin sağlanması için girişimde bulunmanızı, zorla kaybetme konusunda hükümetçe alınan kararlar ve yapılan adli veya idari işlem ve tedbirler hakkında kamuoyunun şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesini sağlamanızı da önemle beklemekteyiz.”
https://b2923f8b-dcd2-4bd5-81cd-869a72b88bdf.filesusr.com/ugd/b886b2_e59e82b397704cb3bf609c872c46c28d.pdf