Ankara Emniyet’inde iki kişinin yaşadığı ağır işkenceye şahit olan diplomat: “İşkenceye sessiz kalmadık. İki kere bayılan arkadaş, istedikleri ifadeyi imzalamadı.”

KHK’yla ihraç edilen diplomatlara Ankara Emniyet Müdürlüğünde işkence yapıldığı Ankara Barosu tarafından raporlaştırıldı. 20 Mayıs’ta gözaltına alınan ve tüm sürece şahitlik eden genç diplomatlardan biri BOLD’a konuştu.
20 Mayıs’ta Dışişleri Bakanlığı’nın KHK’yla ihraç 249 diplomatı hakkında gözaltı kararı verildi ve yaklaşık 100 diplomat gözaltına alındı. Hizmet Hareketi’ne yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınan diplomatlara yoğun biçimde işkence yapıldığı iddiaları üzerine Ankara Barosu bir avukat grubu görevlendirdi ve işkence iddialarını araştırdı. Baronun hazırladığı raporda doğrudan işkence görenler belirlendi ve darp, çırıl çıplak soyma, copla makatı zorlama gibi farklı işkence metotlarının KHK’yla ihraç diplomatlar üzerinde kullanıldığı belirlendi.
“ZAYIF NOKTALARINI BELİRLEDİKLERİ KİŞİLERE ÖNCE İŞKENCE YAPTILAR”
Gözaltına alınan ve 10 günlük gözaltı sürecinin ardından serbest bırakılan genç diplomatlardan biri isminin gizli kalması koşuluyla yaşadıklarını anlattı. Gözaltına alındıktan sonra üçe bölündüklerini anlatan Diplomat, Ankara Emniyeti Mali Şube, Kaçakçılık ve Cinayet Büroya gönderildiklerini, kendisinin ise işkencenin yoğun yaşandığı Mali Şubede kaldığını söylüyor:
“Benim bildiğim iki arkadaşa yönelik copla taciz olayı oldu. Arkadaşları çıplak soyup cenin pozisyonuna getirip copu makat bölgelerinde dolaştırmışlar.
Arkadaşlarımızı gece yarısı alıp götürüyorlardı. Bir süre sonra geri getiriyorlardı. İnsanların zayıf yönlerini tespit edip oradan yükleniyorlardı. Bir arkadaşımızı iki gün psikolojik olarak sözle taciz ettiler sürekli olarak. ‘Eşin hamile, bak çocuğun düşebilir’ diye sürekli yüklendiler. Zayıf noktası orası diye. Sonra ikinci gün onu gece götürdüler. Uzun saatler gelmedi. Ertesi gün sabah gördüğümde durumu çok kötüydü, yürümekte zorlanıyordu. Sonra hafta sonu olmasına rağmen onu Adliye’ye götürdüler. Büyük ihtimalle ona istedikleri ifade tutanaklarını imzalattılar. Başka türlü bırakılmazdı diye düşünüyorum.”
“ARKADAŞ İKİ KERE BAYILDI YİNE DE İMZALAMADI”
“Diğer arkadaşın da ciğerinde bir problem eksiklik gibi bir şey vardı. Diğerlerine göre daha dayanıksız diye gördüler sanırım. Arkadaşı gece yarısı almışlardı sonra geri getirdiler. Çok da detaylı konuşamadık kötüydüler. Zaten iki defa bayıldı. Beyin kanaması mı geçiriyor diye düşündük. O derece hareketsiz kaldı. İlk bayılması işkenceden getirdikten sonra gece 2-3 civarıydı. Tuvalete gitmek istedi. Sonra karanlıkta biz bir düşme sesi duyduk. Yığıldı kaldı çocuk. Tepki veremiyordu, tepki vermeye çalışıyordu ama sesi çıkmıyordu. Sonra polisi çağırdık. Oraya bir hemşire getirdiler. Çok önemsemediler, ‘dinlensin uyusun’ dediler. Oysa belki beyin kanaması da geçirebilirdi, uyumaması gerekiyordu. Ertesi gün gündüz tekrar bayıldı. Tepki vermiyordu. O zaman hastaneye götürdüler. Korku ve endişeye bağlı bayılma atağı olmuş demişler hastaneden. Sonra bir daha o kişiye dokunmadılar. Ama tutukladılar onu. Muhtemelen istedikleri ifadeye imza atmadığı için tutuklandı. Baro’dan gelen heyete her şeyi anlatmıştı. Ankara Barosundan 7-8 avukat geldi o iki arkadaşla görüştü. Diğer işkence gören bir arkadaş vardı. Onu neye göre seçtiklerini bilmiyorum.”
İŞKENCECİLER ÖZEL EKİPTİ
Diplomatlara işkence yapanların dışarıdan gelen bir ekip olduğu iddialarını doğrular nitelikte bilgiler veriyor genç diplomat. “Bu işkenceyi yapanların dışarıdan geldiklerini söylemişler arkadaşlara. Arkadaşların gözlerini kapattıktan, başlarına torba geçirdikten sonra ortaya çıkıyorlarmış” diyor.
GÖZALTINDA KADIN DİPLOMATLAR DA VARDI
Genç diplomatın verdiği bilgiye göre gözaltında 7-8 kadın diplomat da vardı. Kadın diplomatlar ayrı bir kadın nezarethanesi bölümüne değil, aynı koridora konulmuş:
“Bizi bir hafta ifade almadan tuttular. 12 günlük gözaltı süresini doldurdular. Bizi yıpratmak için uzun süre tuttular ifadeye çıkarmadan önce ezmek, sindirmek için. Zaten nezaretler küçük 2 kişi için yapılmış yerde 35 kişi kaldık. Yerlerde koridorda kalmak zorunda kaldık. Kadın diplomatlar vardı 7 veya 8 kişi. Ayrı odadaydılar ama erkeklerle aynı yerde tutuluyorlardı o bile ayrı sıkıntı.
Bizim Mali Şube’de kumanya geliyordu. Su ve duş imkanı da tanıdılar. Ama diğer şubelerde kalan arkadaşlara duş aldırmamışlar, su da kısıtlı vermişler.”
“İŞKENCEYE SESSİZ KALMADIK” 
Genç diplomat, diğer vakaların aksine gözaltındakilerin işkenceye sessiz kalmadığını, nezarethaneden dışarıya seslerini duyurmak için yöntemler aradıklarını söylüyor. Ankara Barosunun dikkatinin çekilebilmiş olmasını da arkadaşlarıyla gösterdikleri bu kararlılığa bağlıyor:
“Biz sessiz kalmadık. Herkes avukatına yaşananları anlattı. Dışarı yansımasını istedik. Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ya da başka insan hakları savunucularına ulaştırılmasını istedik. Sessiz kalmadık. Genelde mağdurlar gizliyor. Bu işkenceler dışarı yansımasaydı, bir sonraki işkence gören kişi biz olacaktık. Nelere zorlanacağımız belli değildi. Gelen avukatlara, ailelere herkese ulaştırılmasını istedik. Böylelikle yayıldı ve Baronun da gelmesiyle kesildi o işkence.
Baro heyeti geldikten sonra, orada rapor hazırlayıp imzaları attırdılar. Rapor çıktıktan sonra bize yönelik kötü muameleler kesildi. Doktorlar da bizimle ilgilenmeye başladılar. Darp var mı diye sormaya başladılar.”