İzmir, Şakran Cezaevi’nde tutuklu bulunan O.K.’nin babası S.K., Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
‘Buradan çıkınca ailenize kadar takip edileceksiniz’
Bianet’ten Ayça Söylemez’in haberine göre, 1 Mayıs eylemine katıldıktan sonra “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklanan 9 kişinin avukatı da verdiği ikinci suç duyurusu dilekçesinde, mahpusların 14 Temmuz ve 17 Temmuz arasında tehdit edildiğini, psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz kaldığını belirtti ve hapishane yöneticileri ile gardiyanların yargılanmasını istedi.
Avukat Erdoğan Akdoğdu’nun da savcılığa ilettiği suç duyurusunda, hapishane yönetiminin tavrı şöyle ifade edildi:
“Müdürler hepsini ölümle tehdit etmiş, hakaret ve küfür rutin yapılan bir şey haline gelmiştir. Müdürlerden biri müvekkilleri odasına çağırmış, ‘Bunlar dosyanıza işleniyor, devletin cezaevi çoktur, buradan çıkınca ailenize kadar takip edileceksiniz. Potansiyel suçlusunuz, sorun çıkarmayın, canımı sıkmayın, Deniz Gezmiş cezaevine girdi de ne oldu, sonu idam oldu’ diyerek tehdit etmiştir.”
‘Ayağa kalkmazsanız, sıraya girmezseniz sizi yaşatmayız’
“14 Temmuz’da Şakran 4 Nolu T Tipi İnfaz Kurumunda A22 koğuşuna sayım için giren gardiyanlar, tutuklular ayağa kalkmadığı için boğazlarından sıkarak, ağızlarını kapatarak, yüzlerine yumruk atarak ve bacaklarına vurarak şiddet uyguladı. Hakaret ve küfür ettiler. Bu uygulama üç gün devam etti, tutuklular 17 Temmuz’daki görüşe çıkarılmayınca aileleri ve yakınları olaydan haberdar oldu.”
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şube Sekreteri, avukat Akdoğdu, 9 tutuklu ile görüşmesinin ardından edindiği bilgileri, şöyle anlattı:
“Üç gün boyunca kaba dayak adı verilen işkenceye maruz kalmışlar. 15 Temmuz’da bir cezaevi yöneticisi ve 30’a yakın gardiyan koğuşa girerek ‘ayağa kalkmazsanız, tek sıraya girmezseniz sizi yaşatmayız, sizi mahvederiz’ şeklinde tehditler savuruyorlar, mahpusları darp ediyorlar. İşkencenin en ağır haline 17 Temmuz’da maruz kalıyorlar. Yaklaşık 40 gardiyan, jandarma ve cezaevi müdürlerinden biri koğuşa giriyor, tutuklular havalandırma diye tabir edilen avluya alınıyor, yere atılarak 10 dakika boyunca dövülüyorlar. Müdürlerden biri O.K.’nin boğazını sıkarak konuşmaya devam ediyor, O.K. elini çekmesi için uyarınca darp ediliyor, ardından da ‘süngerli oda’ denilen tecrit hücresine götürülüyor. Sabah 9:00’dan 16:00’ya bu odada tutuluyor.”
‘Sürekli ağlayan, sinir krizi geçiren tutuklular var’
Avukat Akdoğdu, kendisi de mahpuslarla yaptığı görüşmede, darp izlerinin gözle görülür olduğunu anlattı:
“Tutukluların birçoğunun vücudunun çeşitli yerlerinde çizikler, yüzlerinde kızarıklıklar ve morluklar gördüm. Yine kollarınca, bacaklarında morluklar vardı. Yürümekte ve ayağa kalkmakta zorlananlar, düzgün yürüyemeyenler vardı. Psikolojik yönden ağır şekilde etkilendikleri gözle görülüyordu. Aralıksız şiddete maruz kaldıkları için bazı arkadaşlarının normal olmayan davranışlar sergilediğini, kaygılanıp sürekli ağladıklarını, bazılarının sinir krizi geçirdiğini dile getirdiler.”
‘Doktor ‘Bir şey yok’ diye rapora yazmadı ama ilaç verdi’
Akdoğdu, mahpusların revirden rapor almalarının engellendiğini, kendilerinin de iki gündür mahpusların tam teşekküllü hastane ve Adli Tıp’ta muayene edilmeleri için savcılığa başvuru yaptıklarını ancak henüz hastaneye sevk edilmediklerini ifade etti.
ÇHD’li avukatların mahpuslarla görüşmelerinde aldığı bilgilere göre, O.K. aldığı darp nedeniyle üç gün kan kustu.
Mahpuslardan U.K., avukatlara şunları anlattı: “Revire çıkarıldık. Biz gidince hemşire başgardiyanı arayıp ‘Darp raporu almak isteyen var’ dedi. Doktora şikayetlerimi anlattım, ‘Bir şey gözükmüyor’ dedi. Kolumdaki izi gösterdim, ‘Bir şey yok bunda’ diyerek rapora yazmadı. Merhem, ağrı kesici ve kas gevşetici verdi. Gereğini yapmadılarsa doktor ve hemşireden şikayetçiyim. Halen görevdeler, delil karartabilirler”
Avukat Akdoğdu suç duyurusunda, gardiyanlar ile hapishane müdürlerinin şu suçlamalarla yargılanmasını talep etti:
“Tehdit (TCK 106), Hakaret (125), İşkence (TCK 94), [amirler için] ihmali surette işkence, görevi kötüye kullanma (TCK 257), memurun hürriyetten mahrum bırakması (TCK 109), suç ihbarında bulunmama.”
Dilekçede, “delil karartma” suçunun da işlenmemesi için bir an önce harekete geçilmesini istedi: “Şüphelilerin halen görevde olması, işkence suçuna ilişkin delilleri karartma, müvekkil ve tanık olabilecek kişilere baskı yapma ihtimali göz önüne alınarak emniyet tedbirleri alınmasını talep etmek zorunluluğu doğmuştur.”
Ayrıca, tıbbi tespitin de acilen yapılması talep edildi: “Müvekkillerimiz maruz kaldığı fiiller sonrasında sağlık muayenesinden geçirilmedi, adli muayene raporu düzenlenmedi ve tedavileri yapılmadı. Vücutlarındaki izler daha fazla kaybolmadan ivedilikle tam teşekküllü bir devlet hastanesine sevkleri ile İstanbul Protokolü hükümleri uyarınca adli muayeneden geçirilmeleri, fiziksel ve ruhsal yönden raporlama yapılmasını talep ederiz.”