15 Temmuz darbe girişimi sonrası on binlerce insan gözaltına alındı, tutuklandı. Ancak şimdiye kadar, darbe sonrası yapılan işkenceler hakkında çok az konuşuldu.

Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu tarafından açıklanan ikinci OHAL raporunda satır arasındaki bazı detaylar, gözaltında tecavüze uğramış askerlerin bilgisini de açığa çıkardı.

Raporda yer alan bilgilere göre bir KHK mağdurunun anlatımları şöyle:

“Gözaltı sürecinde birlikte kaldığımız kişilerin çoğunluğu darbe zanlısı askerler olduğu için onlardan dinlediğim kadarıyla; birçok üst rütbeli askere çok ciddi işkence edilmiş. Sadece iç çamaşırı kalacak şekilde soyulan askerlere öldüresiye dayak atılmış. Salona ters kelepçeli getirilen askerleri sağlı sollu bekleyen 20-30 kadar polis ölüm koridoru oluşturmuş ve bazı kişiler gözlerini hastanede açmış. Hastanede gözünü açanlardan birisi bir yüzbaşı. Yüzbaşıya makattan cop sokulduğunu bizzat şahit olan jandarma uzman çavuş anlatmıştı. Kendisi bildiğim kadarıyla tahliye oldu. Erlere, uzman çavuşlara ve teğmenlere de üst rütbelileri dövdürmüşler.”
Bir başkası ise copla tecavüzün sonuçlarına dair, detay vermemeye çalışarak şöyle konuşuyor:

“Bir akrabam türlü işkenceler gördü bağırsakları zarar görecek düzeyde. Dava açtı şikâyetçi oldu bunun üzerine eşini gözaltına alıp, neden dava açtığını sorup tehdit ettiler. İki küçük çocuğu var. Haftada üç gün imza atmasına karar verildi.”
Bir başka copla tecavüz detayı ise, yine rapora yansıyan bir KHK’li ifadelerinde göze çarpıyor:

“Gözaltı salonundayken geceleri isimleri yüksek sesle söylenen kişilere işkence yapıldığını duydum. Gün içinde normal bir şekilde yürüyen birinin gece yapılan işkence sonrası aksayarak yürüdüğünü gördüm. İnsanları delil torbasıyla boğmaya çalıştılar, makatlarına cop soktular. Bir askere yapılan işkence sonrası açılan yarasına cop sokularak işkenceye devam edildi.”
Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu’nun raporunda, tanıdıklarının yaşadıklarını anlatan insanlar da var:

“Cezaevinde arkadaşımın kayınına makatından cop sokmuşlardı. Bir arkadaşım da günlerce bir eli yüksek bir yerde kelepçeli bekletilmiş. Yanındaki arkadaşları gibi kendisine de elektrik vermişler.”
Aynı kişi ifadesini şöyle sürdürüyor: “Eşinin gözünün önünde dövenler, öldürülenler, tecavüze uğrayanlar olduğunu da duydum.”

Sadece copla değil, şişeyle tecavüz girişimleri de var raporda. Gözaltındaki KHK’li tanıklığını yaptığı böyle bir vakayı şu sözcüklerle dile getirmiş:

“İl emniyet müdürlüğünün TEM katında, kamerasız bir salona çatı saclarıyla kabin yapıldığını, buraya koyulan şüphelilere hakaretler ve saclara vurarak ses çıkarmak suretiyle 12 saati bulan sorgulamalar yapıldığını dinledim. Bir öğrenciye bildiklerini anlatması için soyunması söylenmiş. Kendisi bir şey bilmediğini söyleyince, tekrar ‘soyun’ denmiş. İnanamayarak ‘Gerçekten yapacak mısınız?’ diye sorması sonucu elinde boş soda şişesi olan polis, soda şişesiyle karnına vurarak ve hakaret ederek soyunmasını sağlamış.

Çaresiz soyunan öğrenci gözlerini kapatıp olacaklardan korkarken, bir başka polis memuru bu sefer ‘yapma’ diyerek elinde soda şişesi olan polisi engellemiş. Soda şişesini tutan polisin adı, birçok kişiye yapılan elektrik işkencelerinde geçti.”
Bir mağdur ise bizzat kendi yaşadıklarını anlatıyor:

“Kayıt ve kamera sistemi olmayan odada işkence gördüm. Bana copla tecavüz edeceklerini ima ettiler. İtirafçı olmazsam güneş yüzü göremeyeceğimi söylediler. Avukatla görüşmeden önce üç gün boyunca işkence gördüm.”
Cezaevinde birlikte kaldığı bir öğretmenin uğradığı coplu tecavüzü telaffuz edemeyen bir başka mağdur ise, şu cümlelerle özetliyor cinsel şiddeti:

“Bir öğretmen arkadaşımıza copla fiziki baskı yapıldı. Bağırsaklarından ameliyat edilmek zorunda kalındı. Adli tıp raporu istendi. Cezaevinde iken dokuz ay sonra İstanbul Adli Tıp’a götürüldü ama bir sonuç çıkmadı.”
Rapora yansıyan enteresan detaylardan biri ise ‘Kadir gecesi’ olarak tabir edilmiş. Ancak burada adı geçen kutsal gün olarak bilinen Kadir gecesi değil, adı Kadir olan bir polisin yaptıklarını anlatmak için yapılan bir isimlendirme:

“Yan yana yattığımız bir astsubay yaklaşık 30 gündür sorgusuz sualsiz bekletildiğini, ailesinin de kendisinden haberdar olmadığını söylemişti. Biz orada iken ifadesi alınmış ve mahkemeye sevk edilmişti. Mehmet Ali adlı bir lise öğretmeni her gün ‘Bu gece kadir gecesi olmasın’ diye dua ederdi. Çünkü isminin Kadir olduğunu söyleyen polis onu herkes uyuduktan sonra gece 24.00-01.00 çağırır soyunma odasında dövermiş. Bir sabah kalktığımızda Mehmet Ali başını battaniyenin içinden çıkarmıyordu. O günü battaniyeye sarılı, kıvrılmış ve psikolojisi altüst bir şekilde geçirdi. Öğleden sonra gelen doktorlar, polisler nezaretinde darp yoktur dedi. O gün Mehmet Ali’nin gözleri morarmıştı. Hepimiz gibi korkusundan darp var diyememişti. Mehmet Ali sürekli kendisinden isim istendiğini, birçok küfür ve tehditlere maruz kaldığını anlatırdı. En son artık ‘Siz isim yazın imzalayacağım’ dediğini söylemişti. Mahmut ve Ertuğrul vardı, Ertuğrul’un başın poşet geçirip döverlerdi.”
Bir başka işkence detayı, en fazla filmlerde ve mafya sahnelerinde göreceğimiz türden, gözaltındakilerin ağzına silahın namlusunu sokma:

“Başına poşet geçirilip milli piyango spor kompleksinin üzerine çıkarılıp ağzında tetik düşürülen kişiler vardı koğuşta.”
Aynı kişi rapora yansıyan ifadesinde coplu tecavüzün sonuçlarını şu cümlelerle ifade ediyor:

“Üç ay boyunca yaşadıklarından dolayı konuşamayan ve altına yapanlar vardı. Bir tanesi sudan çok korkuyordu. Bir başkası kendisini bir ara voleybol topu zannettiğini söylüyordu, herhalde tokatlardan.”
Cezaevinde bir süre kalan ve sonra tahliye olan bir mağdur ise, tutukluyken yanındakilerle dertleştiklerini belirterek, Hüseyin adlı bir öğretmenin nasıl eşine tecavüz tehdidiyle tutuklandığını aktarıyor:

“Ceza infaz kurumundayken yargılanmaya gelen birçok mahkûmla bu konularda dertleşmemiz oldu. Hüseyin adında bir öğretmen ‘İfadem alınırken eşimi getirdiler sorgu odasına, bana gösterip çıkardıktan sonra, istiyorsan şimdi de konuşma, neler olacağını tahmin edebilirsin” denildiğini anlatmıştı.”
Aynı kişi Emniyet’e birlikte kaldığı Musa adlı bir radyoloğa 21 gün boyunca cinsel bölgelerinden elektrik verildiğini, cinsel organına ağırlık takıldığını da ekliyor.

Eşleriyle tehdit edenler, çocuklarının kimsesiz yurtlarına verilmesiyle korkutulanlar bir-iki vaka değil:

“Arkadaşıma itiraf etmesini söyledikten sonra,  itiraf etmediği takdirde eşini de alacaklarını çocuklarını yurda vereceklerini söyleyerek baskı yaptılar.”
Bir başkası farklı bir şehirde ve farklı bir gözaltı merkezinde neredeyse aynı şeyleri yaşamış:

“Cezaevinde kaldığım sürede çok mağdur ile karşılaştım hepsinin ayrı hikâyesi vardı. Arkadaşımın eşine senin hanımını da alacağız, çocuklarını da çocuk esirgemeye vereceğiz demişler. Bir bekâr bayan nezarette iken sabah bayanı almışlar yukarı kata bir odaya götürmüşler. Orada tek bir polis memuru varmış, ‘gelirken börek aldım çay söyledim bugün baş başa kahvaltı edeceğiz’ demiş.”