HHB ve ÇHD’li 17 avukatın tutuklu yargılandığı davanın duruşmasında savunma yapan avukat Behiç Aşçı, Türkiye cezaevlerinin durumuna değinerek, “Tecrit insanı insan yapan her şeyden soyutlamaktır. Tecrit dipsiz bir kuyudur” dedi.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB) ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın duruşması ikinci gününde devam etti. Bakırköy’de bulunan İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Mensur Işık ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile aileler izledi. Duruşmayı izlemek isteyenler, üstleri aranarak salona alındı.

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada tutuklu avukat Behiç Aşçı savunma yaptı. İddianamenin ciddiyetle hazırlanmasını beklediğini dile getiren Aşçı, cezaevlerinde ziyaretler gerçekleştirdiklerini kaydederek, “Hapishane ziyareti yapmayan avukat olur mu? Hapishane ziyaret etmeyen avukat suç işliyordur. Gittiğimiz bütün hapishanelerde ziyaret ettiğimiz kişilerin isimleri tek tek dökülmüş” diye konuştu.

‘TECRİT DİPSİZ BİR KUYUDUR’

Aşçı, cezaevleri tarihini ve neden kurulduğunu da duruşmada anlattı. Cezaevlerinde tecridin “değişim” ve “dönüşüm” için kullanıldığı iddia edilen ciddi bir yöntem olduğunu söyleyen Aşçı, tecrit politikasının Hitler Almanyası döneminde uygulamaya konulduğunu belirtti. “Tecrit insanı insan yapan her şeyden soyutlamaktır. Tecrit dipsiz bir kuyudur” diyen Aşçı, Türkiye cezaevleri tarihinin katliamlar, hak gaspları tarihi olduğunu vurguladı.

‘F TİPİ TECRİT HAPİSHANESİDİR’

Aşçı, “Benim müvekkilim Ulucanlar’da hızar makinesi ile doğrandı. Müvekkillerimiz hızar makinelerinde doğranmasın diye hapishanelere giriyoruz” dedi. F tipi cezaevlerinin yapısı ve amacına değinen Aşçı, “F tipleri bir tecrit hapishanesidir. Avrupa’da yapılan özel araştırmalar sonucunda yapılmış. AB fonları ile yapılmış olan cezaevleridir” dedi.

‘TEK TİP ELBİSELERİ BİZ GİYMEYECEĞİZ’

Avukatın en sıradan dava da bile hukuk tartışması yaptığını dile getiren Aşçı, “Biz hukuk ile içli dışlıyız. Adalet bir duygudur, istektir. Ulaşılmak istenen amaçtır. Tek tip elbiseler cezaevlerinde stoklanmış durumda. Biz giyecek miyiz? Hayır, giyemeyeceğiz. Bizi öldürecekler mi? Bize zorla giydirebilirler ama bizi içinde tutamazlar” diye konuştu.

‘TAYBET ANAYI SOKAKTA BİZ BIRAKMADIK’

Suçlu olmadıklarını vurgulayan Aşçı, “Taybet Ana’nın bedenini bir hafta sokaklarda biz bırakmadık. 8 aylık çocuğu annesinin karnında biz öldürmedik. Türkiye’nin en fazla tutuklu ve hükümlü ülke olmasını biz istemedik. İşçi katliamlarını da biz yapmadık. Biz o işçilerin avukatlığını yaptık. Biz sanata değer verdik. Bu ülkede iki aylık bir bebek açlıktan öldü. Onu biz öldürmedik. Yozlaşmayı biz yaratmadık. Tam da biz buna karşı mücadele ettik diye buradayız. Biz hapishanelerle ilişkimizi hiç kesmeyeceğiz” diyerek, savunmasını sonlandırdı.